Sevigili dostlar yeni olarak eklediğim bölümlerden biride Fıkralar bölümü. Burada her türlü fıkradan bir parça bulacaksınız.
İşte bunlardan bazıları. Tabi bu sayıda kalmayacak ve sayı yükselecektir.
Dort
yakisikli, Amerika'da bekar barlarindan birine gitmisler.. Yalniz
insanlar, yalniz gecelerinde bir seyler bulabilmek icin giderler
bu
barlara.. Onun icin adi "Bekar Bari"dir zaten..
Masaya oturmuslar ki, yan masada muhtesem bir kadin.. Boyle bir
kadin
nasil yalniz kalabilir.. Masalarina davet etmisler.. Ickiler,
sohbet
ve delikanlilarin, iclerinden geceni aynen disa vuran gozleri..
Kadin "Anliyorum, hepiniz geceyi benimle gecirmek icin can
atiyorsunuz,
ama dordunuzle birden olmaz. Icinizden birini secerim,
isterseniz"
demis..
"Kabul" demis delikanlilar.. "Nasil
sececeksiniz?.."
"Teskilatlarinizi goreyim" demis kadin.. Dordu de
teskilatlari masanin
uzerine uzatmislar. Kadin inceleye dursun, barin kapisindan iceri
iki
escinsel girmis. Salonun ote yaninda bir masaya oturmuslar.
Birisi
"Ben soyle bir bakayim bakalim etrafa, ne var ne yok"
diye dogrulmus..
Dolasirken, uzerinde dort teskilat masayi gormus.. Kosarak
arkadasinin
yanina donmus.. "Kalk, cabuk kalk, hemen obur tarafa
gidelim.."
"Ne var" demis, oturan escinsel.. "Ne var, bu
heyecan ne?.."
"Daha ne olsun" demis, soluk soluga gelen.. "Ote
yanda acik bufe
var!.."
HANGİSİ DAHA AÇIKGÖZ
Çok
akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen
hastalardan yarım ücret alınır"yazılı doktora
girdi.Gülerek :
-Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mı
beni?dedi.
Doktor da güldü :
-Tabii, hatırlamaz olur muyum?
-Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?İlaç vermeyecek misiniz?
-Hayır gerekmez...Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam
edin...
ROMANTİZME
BAK
Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış,
dolaşıyorlardı.Erkek ahtopot eğildi, hafif sesle dişi
ahtapotun kulağına fısıldadı :
-Ne güzel bir gece, değil mi sevgilim?...Mehtap, yıldızlar,
sen, ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola
kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz.
Sarisin
yildiz adayi, ustu acik kirmizi arabasini gecenin bir vakti
iyice tenhalasmis ve loslasmis Hollywood Bulvari'nda hizla
surerken trafik
polisi cevirdi..
"Hanimefendi, ehliyetiniz lutfen.."
"Ehliyet nedir, afedersiniz?."
"Kredi karti buyuklugunde bir karttir, hanimefendi. Uzerinde
resminiz
vardir."
Sarisin yildiz adayi cuzdanini cikardi, icinden bir yigin kart
dokuldu.
Uzerinde resmi olani buldu, uzatti.
Polis "Tesekkur ederim" dedi, "Simdi de ruhsatiniz
lutfen.."
Sarisin mahcup mahcup sordu gene..
"Ruhsat nedir?.."
"O da deyim yerinde ise arabanizin kimlik kartidir. Genelde
torpido
gozunde durur" diye sabirla yanitladi, polis..
Sarisin torpido gozune uzandi. Orada gercekten oyle bir kart
vardi.
Onuda polise uzatti.
Polis ehliyet ve ruhsati inceledi. Ikisi de mukemmeldi. Gorunurde
her
sey normaldi ama ortada da bir gariplik vardi.
"Bir dakika lutfen" dedi sarisina ve motosikletinin
yanina gitti,
telsizle merkezdeki nobetci arkadasini aradi.. Olanlari anlatti.
Merkezdeki sordu:
"Kadin sarisin mi?.."
"Evet!.."
"Mavi gozlu mu?.."
"Evet!.."
"Super mini mi giyiyor?.."
"Evet.."
"Gogusleri kazagindan firliyor mu?."
"Evet.."
-"O zaman hemen arabanin yanina git ve fermuarini
indir."
"Ne
cildirdin mi sen?.. Ben bunu nasil yaparim" diye bagirdi
trafik
polisi.
"Sen git dedigimi yap" dedi, merkezdeki..
Trafik polisi sarisinin yanina geldi, fermuarini indirdi..
"Neee" diye bagirdi, sarisin.. "Gene mi alkol
muayenesi.."
AMELİYAT
YERİ
İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.Delikanlının
tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına
fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü
katı....
TEK ASKER
Manevra varmış.Temel elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan
gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?
Temel cevaplamış.Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye
tekrar sormuş komutan.Temel bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
Temel dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum komitanum daa!
ÜÇ KEZ
Ava çıkmış adam, başına gelenleri anlatıyormuş :
-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz
mı?Çifteyi doğrultacak vakit yok!..Silahı bir kenara
attığım gibi başladım kaçmaya.Fakat Ayı peşimde!Benden
hızlı koşuyor.Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde
hissettim.O kadar yaklaşmıştı.Derken Ayının ayağı kaydı,
yere düştü...Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı
açtım.Ama Ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti.Yine nefesi
ensemde... Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak.Allahtan tam o
sırada yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü.Talih bana
gülüyor!Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden
arayı beşyüz metre kadar açtım.Tanrı sizi inandırsın
arkadaşlar, Ayı yine bana yetişti.Yine nefesi ensemde...şansa
bakın...Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!...Hayvan bana üç defa
nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi,
ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da
ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?
BAKAN
KARISI?
Bakanlardan birinin ölmesiyle başka bir milletvekili onun
süresini doldurmak üzere seçilmişti. Adam hemen karısına
telefon ederek, bu haberi vermek istedi :
-Bir bakan karısı olmak ister miydin? diye sordu.
Karısı biraz düşündü sonra:
-Hangisinin?
BAKAN
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç
sevdirememişti.Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün
kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye
düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek
geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar
orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde
yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü
geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!
İKİ
VAKTE KADAR
Eski deyimle basur (yeni ve bilimsel söylenişiyle hemoroit)
çekenler bilir, çok ıstırap veren bir hastalıktır.
Adamcağız da hemoroitten öyle çekmiş ki...Derken biri Kahve
telvesi sür deyince, bir yerlerden kahve bulmuş.Bol bol koyup
pişirmiş.Sonra da avuçladığı gibi sürmüş.Sürmüş
ama...Ağlaya sızlaya doktora koşmuş. Soyunmuş,
eğilmiş.Doktor da eğilmiş, bakarken...Hasta sormuş :
-Ne var doktorcuğum? Ne gördün?
-Vallahi iki vakte kadar bir yol görünüyor.Birde uzun boylu
birinden toplu para alacaksınız.Haaa Bir de mektup var.
GÖRMÜŞ
Kekeme ile bir arkadaşı yolda gidiyorlarmış.Kekeme, birden
atılmış :
-Gö...Gö...Gördün mü?
Arkadaşı sormuş :
-Neyi gördün mü?
-Ha...Ha...Harika bir ka...ka...kadın...Bir de mi...mi...mini
bir etek giymiş...
-Hani? Nerede?
-Se...Se...Sen ba...ba...bakana ka..ka..kadar ma...ma...mağazaya
girdi!
Biraz daha yürümüşler.Kekeme yine atılmış :
-Gö...Gö...Gördün mü?
-Neyi gördün mü?
-Şa...Şa...Şahane bir ara...ara...araba!
-Hani nerede?
-Sen ba...ba...bakana ka...ka...kadar geçti git...git...gitti!
Daha yürümüşler.Kekeme yine atılmış :
-Gö...Gö...Gördün mü?
Ama arkadaşı bu sefer sinirlenmiş:
-Gördüm lan! demiş.Gördüm işte!
Kekeme de öfkeyle çıkışmış :
-Ma... Madem gördün de, ne diye bo...bo...boka bastın!
HOO!!!
Doğu köylerinden birinde, kış kıyamette, adamın birisi
ölmüş.Köylüler cenazeyi kızakla mezarlığa
götürüyorlarmış.Ama daha mezarlığa varmadan, kızak da,
öküzler de çamura saplanmış.Köylüler uzaktan öküzlere
bağırmışlar çağırmışlarsa da, kimse çamura girmeyi
göze alamamış.
O sırada, birisi, bakmış ki; dirilerden hayır yok, ölüye
seslenmiş :
-Ulan, öldün öldün de, öküzlere bir "Ho!"
diyemeyecek kadar mı öldün, mübarek?
İYİLİK
MELEĞİ
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa
binerken kulağında bir ses :
-Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt
düşmüş, binmemiş.
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
-Uçak düştü kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı
ses kulağında :
-Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve,
sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar
yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam
binerken yine o ses :
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
-Ulan evlenirken neredeydin!
İKRAM
Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak
şu ricada bulunur :
-Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak
su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir
tereddütten sonra :
-İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten az sonra, çocuk bir
çanak ayran getirir.
Adam ayranı içtikten sonra çocuk :
-İstersen daha getireyim, der.
-Zahmet olur yavrum.
-Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl
olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını
hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :
-Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı!
HEPSİ
BİRDEN
Oymakbeyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara
izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu :
-Bakın çocuklar, dedi.Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez
birine yardımcı
olmalıdır.Hastalara...Yaşlılara...Muhtaçlara...Her sabah
okula geldiğiniz zaman size birgün önce nasıl bir iyilik
yaptığınızı soracağım.Tamam mı?
Ertesi sabah Oymakbeyi çocukları toplayıp sordu :
-Söyleyin bakalım...Dün ne gibi bir iyilik yaptınız?
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan :
-Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım
ettik efendim.
Adamcağız şaşırdı :
-Hepiniz mi?
-Evet efendim, hepimiz birden.
-Neden?
Çocuklardan biri cevap verdi :
-Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan
efendim!
KIL
Temel çok acıktıüı bir gün, yeni açılan bir lokantaya
gitmiş. Hemen girer girmez masaya oturmuş ve bir tabak mercimek
çorbası istemiş. Aradan 15 dk. geçtiğihalde çorba
gelmeyince Temel tekrar istemiş. Fakat hala gelmiyormuş. Bu
sırada Temel' in gözü yan masaya takılmış. Gazete okyan
adamın önünde dolu tabakta çorba bekliyormuş. Temek hemen
öaktırmadan çorbayı yürütmüş ve içmiş. En sonuna
gelince bir de bakmış ki; dibinde bir kıl. Çorbayı geri
tekrar tabağa kusarak boşaltmış. Bu sırada adam kafasını
gazeteden kaldırmış ve:
-Ne o birader, dibindeki kılı sende mi gördün demiş. :)
KIZAMIK
Bey, telefonu açıp seslendi :
-Alo...Doktor Bey, bizim oğlan kızamık.
-Biliyorum, dedi doktor, dün sizin eve girip gerekli şeyleri
söyledim, kendisini kimseyle temas ettirmeyin ve..
-Ama doktor bey, oğlan hizmetçiyi öpmüş bir kere...
-Ya bu fena işte...Öyleyse hizmetçiyi de karantinaya
almalı.
-Doktor bey, bir şey daha var, sonra hizmetçiyi bende
öptüm...
-O... İşler çatallaştı, hastalık herhalde size de
bulaşmış olmalı.
-Ya..sonra ben karımı öptüm...
-Ne diyorsun be? Öyleyse ben de kızamık olacağım demek...
SERT
KOVBOY
Bir kovboy çiftliğine dönmektedir.Bindiği atı yeni satın
almıştır.Atın üstünde bir gün evvel evlendiği genç bir
kadını da getirmektedir.Sel yatağı boyunca ilerlediklerinden,
kötü bir rastlantı sonucu at kayar.
-Bir, der kovboy kısaca.
Ve on dakika sonra at yine bir yoldan sapma yapar.
-İki, der kovboy.
Biraz daha ileride, at bir engel karşısında, az kalsın
dengesini kaybeder gibi olur, bu kez kovboy ne bir, ne iki
der.Kadını attan indirir ve :
-Üç, der!
Ve bir tabancayla atı öldürür.
Genç evli kadın, dehşete düşmüştür.İtiraz etmekten
kendini alıkoyamaz.
-Herşeye karşın, biraz sert, yapmamalıydın!
Ve kovboy sayar :
-Bir!
EFENDİ
MANİTU
Stresten bıkmış adamın biri, uzun bir deniz seyahatine
çıkmış. Fakat şanssızlıktan gemi batmış ve sadece bu
adam kurtulabilmiş. Günlerce minik bir tahta parçasının
üstünde denizde yol aldıktan sonra minik bir adaya gelmiş.
Adam daha ne olduğunu anlamadan yerliler bunu almış
götürmüşler. Adam yüzlerce yamyam yerlileri görünce:
" Eyvah, boku yedik." demiş. Tam ağlayacağı sırada
gökten " Hayır evladım, boku yemedin" diye acayip ve
gür bir ses gelmiş. Şaşıran adam: "Sen kimsin ya?"
demiş. Yine aynı gür ses "Ben ulular ulusu efendi manitu'
yum." demiş. İyice şaşıran adam: "Peki Efendi
Manitu, ne yapmam lazım?" demiş. Hemen cevap gelmiş:
"Şimdi sakin bir şekilde sağ tarafındaki yerlinin
mızrağını kap, en önde duran ve başında bir sürü tüy
olan büyük yerliye sapla" demiş. Adam hemen can
havliyle mızrağı kapıp şef yerliyi öldürmüş. Yine aynı
ses son kez gürlemiş "İşte şimdi boku yedin
evladım!"
MİYAW
İki deli, akılhastahanesinden kaçmaya karar vermişler. Gece
vakti hızlı bir şekilde duvardan atlayarak boşluktaki tarlaya
çıkmışlar. Tellerin arasından sürünerek ilerlerken bir
bekçi bunların hışırtısını duymuş. Hemen bağırmış:
"Kim var orada?" Delilerden biri hemen: "Miyaw,
miyaww" diye seslenmiş. Huşırtıyı kedinin
çıkardığını zanneden bekçi tam geri dönecekken deliler
yine sürünmeye başlamışlar ve yine bir hışırtılar
başlamış. Bekçi hemen dönmiş ve bağırmış: "Kim var
orada?" İyice sinirlenen deli: "Miyaw dedik ya
len" demiş
MÜŞTERİ
MEMNUNİYETİ
Adamın biri, yeni açılan lüks büyük mağazaya gitmiş,
satıcı kıza yaklaşmış:
-Bir kravat almak istiyorum.
Satıcı kız son derece şirin bir tavırla:
-Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Kravat
ipekli mi olacak yünlü mü?
-İpekli.
-O zaman lütfen birkat yukarı buyrun, ipekli kravatlar bir kat
yukarıda.
Adam bir kat yukarı cıkmış, başka bir satıcı kız:
-Ben ipekli bir kravat almak istiyorum.
-Beyefendi, kravat düz mü olacak, desenli mi?
-Desenli.
-Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, desenli kravatlar bir
kat yukarıda, lütfen üst kata buyurun. Adam bir kat daha
cıkmış. Yeni bir satıcı kıza:
-Ben ipekli ve desenli bir kravat almak istiyorum.
-Desenler çizgili mi, çicekli mi olacak?
-Çizgili.
-Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, çizgili kravatlar bir
kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyurun. Adam bir kat
daha cıkmış.Çizgiler kalın mı, ince mi, bir kat yukarı.
Zemin açık mı, koyu mu, bir kat yukarı derken 35. kata
gelmiş. Öfke ile satıcı kızın yakasına yapışmış:
-Ben ipekli, ince çizgili, zemini koyu, bir kravat istiyorum.
-Kravatı bu elbiseyle mi kullanacaksınız?
-Hayır, evdeki elbisemle.
-Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır, bir
uyumsuzluk olursa firmamızın prensiplerine ters düşer,
lütfen evden öbür
elbisenizi alır gelir misiniz?
Adam büyük bir öfkeyle asansöre gitmiş. O sırada
asansörün kapısı açılmış, içinden gene çok sinirli bir
adam çıkmış. Bir elinde bir klozet kapağı, belden
asağısı da çıplak:
-İşte popom, işte evdeki tuvaletin klozet kapağı.
Verecekseniz verin artık lan şu tuvalet kağıdını...
ELTİMGİLE
GİDİYOM
Yeni ilçe olan bir köye trafik ışıkları yeni konmuş,
ışıkların altında bir polis bekliyor ve halkın ışıklara
uymasını sağlamaya yani bir çeşit trafik eğitimi vermeye
çalışıyormuş.
O sırada, bakmış ki; bir kadın, elinde tuttuğu çocuğuyla,
kırmızı yanarken karşıya geçiyor.Hemen seslenmiş :
-Hanım, hanım! Nereye?
Kadın dönüp :
-Vıy! demiş. Sana ne? Eltimgile gidiyom.
KAZANAN
KİM
Ağa ile ırgatı köyden kasabaya giderken...Bir ara ağanın
aklına bir muziplik geldi :
-Bak, dedi, şu yol kenarında ineklerin bıraktığı tezekleri
yersen...Bu arabamı da, atları da, koşumları da sana
veririm.Senin olsun.
Irgat gıcır gıcır arabayı, atları, koşumları görünce,
düşünmedi bile...Tezeğin hepsini yiyip bitirdi.
Kasabaya gittiler, alışveriş yaptılar, dönerken...Ağa
birden düşünceye daldı."Muziplik derken, araba da,
at da, koşumlar da gitti"diye :
-Bana bak,dedi, arabayı, atları, koşumları geri
istiyorum.Kaça verirsin?
-Para filan istemem.Aldığım fiyata veririm,ağa...
-Yani?
-Yanisi şu ; Bak karşı kenarda duran tezekleri gördün
mü?Sen de onları ye!Al arabayı, atları koşumları!...
Baktı başka çare yok, ağa da eğildi, zorlana zorlana yedi
tezekleri...
Tam köye yaklaştıkları sırada ırgat gülmeye başladı
kendi kendine...
-Ne gülüyorsun, diye sordu ağa, bir şey mi var?
-Nasıl gülmem, ağam?Biz yola çıkarken bu araba da, bu atlar
da, bu koşum da senindi.Şimdi yine senin...Peki, öyleyse biz o
tezekleri niye yedik?
OBARANA
Birkaç Fransız kantinde gevezelik ederken içlerinden biri
sorar :
-Gütenberg kim? Biliyormusunuz?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz,
Gütenberg'in basım makinasını bulan kişi olduğunu
bilecektiniz.... Ya Panmentier'i?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz,
Panmentier'in patatesi bulan kişi olduğunu bilecektiniz.Eğer
gece kurslarına gitmezseniz yaşam boyunca....
İşte ozaman, aralarında lehimci olanı öfkelenip patlar :
-Oldu, anlaştık! Gütenberg'i, Panmentier'i bilmiyoruz. Sen
Obarana kim biliyormusun? -Hayır!
-Peki öyle ise öğren! Obarana, sen gece kurslarına giderken
karınla yatan heriftir!
DAHA ÇOK
İSTİYOR...
Çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi
telaşlandı :
-Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?
-Hayır düşmedim.Arkadaşım Orhan'la dövüştük.Ben de
yarın onun gözünü şişireceğim! Annesi yatıştırmaya
çalıştı :
-Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil.Ben sana yarın pasta
çörek vereyim.Arkadaşına da ver, barışın.Güzel güzel
oynayın olmaz mı?
-Olur anneciğim, barışırız.
Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak
döndü.Annesi merakla sordu :
-Yine ne oldu?
-Arkadaşım yaptı, daha çok pasta, çörek istiyor!
PATATES
FBI gizli ajan eksikliğini giderebilmek için ajan seçmeleri
yapmaya karar vermiş. Ve hergün üçer kişi çağırıp
aralarından birini ajan olarak himayelerine alıyorlarmış.
Seçimlerin 3. günü Temel' de katılmış. Yanındada bir
ingiliz ve bir amerikan varmış. Bunlardan ilk olarak kamuflaj
olmalarını istemişler. İçinde sadece bir çuvalın bulundu
boş bir odaya sokmuşlar ve burada gizlenmelerini söylemişler.
İlk önce ingiliz girmiş. 5 dk. sonra odaya giren bir yetkili
gitmiş içinde ingilizin saklandığı çuvala tekme atmaya
başlamış. Hemen çuvalın içinden bir ses gelmiş: "
Miyaw, miyaw." İngilize ilk testi başarıyla geçtiğini
söyleyip amerikan' ı odaya koymuşlar. Amerikan' da aynı
çuvala saklanmış. Biraz sonra yine odaya giren yetkili gitmiş
ve çuvala bir tekme atmış. Çuvalın içinden: "Hav,
hav." diye bir ses gelmiş. Amerikan' ıda tebrik edip
Temel' i odaya koymuşlar. 5 dk. sonra odaya giren aynı görevli
gitmiş çuvala bir tekme atmış. Ama hiçbir ses gelmemiş. Bir
daha atmış yine tık yok. Bir daha bir daha derken en sonunda
çuvaldan cılız bir ses yükselmiş: " Patateeeeesss"
RESİM
Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu.Babası kızın
elindeki bomboş kagığıdı görünce sordu :
-Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım?
-Çimenlikte bir keçi resmi.
-Çimenler nerede?
-Keçi hepsini yedi.
-Ya keçi?...
-Yiyecek birşey kalmayınca o da gitti.
SAKAT
ÇOCUK
Karısı hamile olan bir adama işyerinde aniden bir telefon
gelmiş: "Beyefendi, bir bebeğiniz oldu acele hastahaneye
geliniz" diye. Heyecanlanan adam hemen hastahanenin yolunu
tutmuş. Doğum bölümüne gştmiş. Kendisini bir hemşire
karşılamış. Adam durumu anlatınca hemşire: "Beyefendi,
evet doğru bir çocuğunuz oldu ama malesef sakat doğdu"
demiş. Habere çok üzülen adam: "Olsun çocuğumu
gösterin bana" demiş. Hemşire: "Beyefendi,
görmeseniz daha iyi olur çünkü çocuğunuz çok ileri derece
spastik" demiş. Adam yinede: "Olsun o benim evladım,
görmek istiyorum" diye diretmiş. Hemşire: "Peki
öyleyse" deyip spastik çocuklar bölümüne geçmiş.
Adamda peşinden gitmiş. İlk bölümde kolsuz çocuklar
varmış. Adam: "Çocuğum burada mı?" diye sormuş
Hemşire: "Hayır beyefendi, çocuğunuz ilerideki
bölümlerde" diye yanıtlamış. Bir sonraki bölüme
geçmişler. Buradada bacağı olmayan bebekler varmış. Adam
yine: "burada mı hemşire hanım?" diye sormuş.
Hemşire yine: "beyefendi, çocuğunuz daha ilerdeki
bölümlerde" diye yanıtlamış. Bir bölüm daha
geçmişler buradada hem kolu hem bacağı olmayan çocuklar
varmış Adam yine heyecanla: "Buradamı çocuğum?"
demiş. Fakat hemşire yine: "Hayır beyefendi" diye
yanıtlamış. Üzülen adam bir sonraki bölüme geçmiş. Bu
bölümde ise sadece kafa olan çocuklar varmış. Adam yine
hüzünle: "Hemşire hanım, artık sanırım burada
çocuğum" demiş. Fakat hemşire: "Hayır beyefendi,
çocuğunuz şimdi gideceğimiz bölümde, fakat isterseniz
gitmeyelim çünkü çocuğunuzu görünce çok kötü
olabilirsiniz" demiş. Adam yine ısrarla: "Hayır, ne
olursa olsun o benim çocuğum" demiş. Hemşire "Peki
o zaman" deyip bir sonraki bölüme gitmiş. Bu bölümdeki
oda bomboşmuş. Sadece odanın ortasında bir masa, masanın
üstünde bir kavanoz, kavanozun içindede bir kulak duruyormuş.
Adam hemen: "Bu mu benim çocuğum?" diye sormuş.
Hemşire üzüntüyle: "Evet beyefendi, ama malesef
çocuğunuz sağır" demiş.
SAPIK
DOKTOR
Psikolog karşısındaki sinir hastası bir genci teste tabi
tutmaktadır.Kağıt üstüne bir dikörtgen çizip :
-Bu size neyi hatırlatıyor?diye sorar.
Hasta :
-İçinde kadın bulunan bir yatağı, diye cevap
verir.Arkasından psikolog kağıda büyükçe bir kare
çizer.Hasta, bu kez :
-İçi kadın dolu bir oda, der.
Derken, çok büyük bir dikdörtgen çizdiğinde, hasta bu sefer
de :
-Bu da içi kadın dolu bir ev, deyince, psikolog dayanamaz
:
-Tamam beyefendi, der.Siz bir kadın budalasısınız.
Ama psikolog daha lafını bitirmeden, hasta bağırır :
-Ne, ben mi?Aslında sen kadın budalasısın be! Sabahtah beri
bana terbiyesiz resimler çiziyorsun...
MUTLAKA
SARHOŞTUR
Yaşlı ve çirkin bir kadın soluk soluğa karakola gelip
şikayetçi olur :
-Adamın biri beni bir saattir izliyor, kendimi buraya zor
attım, galiba sarhoştu memur bey, der.
Polis çirkin kadını tepeden tırnağa süzüp cevaplar :
-Galiba değil, besbelli sarhoşmuş, der.
ÖNEMLİ
NEDEN
-Hayrola nereden?
-Be be ben mi?Rad rad radyodan geliyorum...
-Ne vardı radyoda?
-Spi spi spi spiker sı sı sı sınavı vardı da...
-Eeee, ne oldu?
-Bı bı bı bırak yahu?Kı kı kıravat tak tak takmadık diye
almadılar.
NE
KOYSAYDIM?
Adam sünnetçi dükkanının vitrinine şemsiye koymuş, biri de
merak etmiş :
-Yahu sünnetçi vitrininde şemsiyenin işi ne be?
Sünnetçi fena fena bakmış :
-Yani vitrine ne koysaydım?
ŞEMSİYE
Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye
kullanmazmış.Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara
tanınıyormuş.
O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun
altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri
görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :
-Bu ne küstahlık, demiş.Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde
iki parça etmiş.
-Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!
Neye uğradığını anlamayan er :
-Başüstüne, diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :
-Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini
istediğinde kim kırdı diyeyim?
ŞEREFSİZ
Hollywood'da güzel bir evde bir parti veriliyor.Partinin sahibi
partiyeheyecan ve değişim katmak için mikrofonu eline alıp
başlıyor :
-Arkadaşlar akvaryumdaki iki Pirana'yı bu havuza
atacağım.Havuza atlayıp karşıya çıkan arkadaş şu
gördügünüz sarışınla sabaha kadar eğlenebilir.
Kimsede ses seda yok.
-Bu esmeride sunuyoruz.
Yine kimsede ses yok.
-Bu kumral bayanı da hediye ediyoruz.
Yine ses yok.
-Bu topu da veriyoruz.
-Slaaaaash!!!...
Adamın biri suda hızla yüzüyor ve karşıya geçiyor.Tekrar
koşup havuzun öbür kenarına geliyor :
-Nerede o şerefsiz!
-Beyefendi o havuzun karşısında!
Adam şaşkın şaşkın :
-O değil! Beni havuza iten şerefsiz nerede......
ŞİKE
Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı,
hakemi bir köşeye çekip :
-Hocam, der.Sen bizim takımın durumunu bilmezsin...
-Bu maçı bize kaybettirecek olursan, bizimkiler seni ne yapar
bilirmisin?
-Ne yaparlar?
-Seni parça parça ederler...
Hakem cevap verdi :
-Anlaşıldı, siz bu oyunda berabere kalacaksınız...
-Neden?
-Öteki, takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de
ondan!...
Bir gun
bir cocuk ve babasi taksi ile bir yere gitmektedirler.
Cocuk tabi merakli her onune geleni babasina sorar... Cocuk
caddenin kosesinde bir kadin gorur ve babasina soror :
--Baba bu ne ? baba bu ne ?Babasi cevap verir:--Oglum , o is
kadini is yapar..
Tam bu sirada taksici arkaya doner ve derki :
--Oglum baban sana yalan soyluyo , o orospu , onu sikersin.
Baba hic bir sey demez , ve bizimkiler yola devam ederler.
Iki cadde sonra cocuk kosede bir adam gorur ve babasina sorar:
--Baba bu ne ? baba bu ne ?Babasi cevap verir:--Olum o is adami
is yapar.
Taksici yine arkasini doner ve derki :
--Oglum baban sana yalan soyluyo ,o pezevenk , o orospu satar.
Baba yine sabreder ve susar ve yola devam ederler.
Iki dakka sonra bizim oglan kosede bir ev gorur ve sorar:--Baba
baba bu ne ?
Babasi ogluna cevap verir :
--Oglum orasi is hani , orda ablalar , amcalar is yaparlar.
Taksici buna da atlar ve derki :
--Oglum baban sana yalan soyluyoo , orasi kerhane , orda
oorospulari sikersin...
Bizim baba yine "Yaaa sabir " der ve yola devam
ederler.
Oglan 10 dakka gectikten sonra yolun kenarinda misket oynayan
iki uc tane cocuk gorur ve babasina sorar :--Baba bu ne bu ne ?
Sonunda bizim baba ogluna cevap verir:
--Oglum onlar orospu cocugu , buyugunce taksi soforu olucaklar
Birgün Temel e$egiyle köyüne dönerken yolda gördügü elma
bahcesindeki
elmalardan tatmak ister.
Bahceye girer ve e$eginin üstünde kolayca eri$tigi elmalarla
bir güzel
karnInI doyurur.
Tam ayrIlacagI sIrada bahce sahibi ikisini de görür ve yakalar.
Önce bir güzel e$egi döver, ardIndan da
Temel'i pataklar. Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar :
- Tamam tövdün, anladIk ta sana pir$ey sormak isteyrum!
- Sor bakalIm.
- Neden önce beni degul de e$egi dövdün ?
- Seni önce dövseydim e$ek kacardI da ondan !...
****************
Dört ki$ilik avcI grubu, tecrübeli avcI Temel'in önderliginde
ormanda
ilerlemektedirler. Kar$IlarIna küçük
bir delik çIkar. Temel:
`YatIn yere, tav$an deligi !'
Bütün avcIlar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra
delikten
tav$an çikar. AvcIlar hemen vururlar.
Tekrar yürümeye ba$larlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik
çIkar
kar$IlarIna. Temel :
`YatIn yere, tilki deligi !'
Yatarlar. Biraz sonra tilki çIkar. Onu da vururlar.
Tekrar yola dü$erler. Bu defa daha büyük bir delik çIkar.
Temel :
`YatIn yere, ayI ini !'
Yere yatarlar ve çIkan ayIyI vururlar. Iyice keyiflanan avcIlar
yürümeye devam ederler. KIsa bir zaman
sonra kocaman bir deligin ba$Inda dururlar. Acemiler hep birden
Temel'e
bakar. Temel :
`U$aklar ne çIkacagInI bilmiyorum. Ama yatIn yere, ne çIkarsa
bahtImIza !'
. . .
Ertesi gün gazetelerde :
`Dört avcI tren altInda can verdi...'
************
TEMEL'E ANNESiNDEN MEKTUP
Sevgili oglum Temel,
Senin hIzlI okuyamadIgInI bildigim için bu mektubu yava$ yava$
yazIyorum.
ArtIk, senin büyük $ehre gittigin sIrada ya$adIgImIz evde
ya$amIyoruz. Baban bir gazetede, insanlarIn
ba$Ina genellikle evlerinin 2 km civarIndaki bölgelerde kaza
geldigini
okumu$; o yüzden ta$IndIk. Sana yeni adresi
veremiyorum çünkü yeni evimizde bizden önce oturan
hem$ehrilerimiz,
ta$InInca adresleri degi$mesin diye kapI
numarasInI söküp götürmü$ler.
Bu evde garip bir çama$Ir makinasI var. Geçen gün içine 4
gömlek
koydum, çalI$tIrmak için duvardaki
zinciri çektigimden beri bir daha o gömlekleri görmedim.
Geçen hafta sadece iki kez yagmur yagdI. ilki 3 gün sürdü;
ikincisi
ise
dört gün.
Benden istedigin yelegi postaya verdim, ancak halan, o koca
dügmelerle
paketin çok agIr olacagInI söyledi; o
yüzden dügmeleri kopartIp yelegin cebine koyduk. Orada
bulabilirsin.
Sevgiler,
Annen
(Safinaz)
NOT : Sana biraz da para gönderecektim ama zarfI bir kere
yapI$tIrmI$
bulundum.
*********
Temel
annesi ve babasi seyahate gider. Fakat otelde bos yer
yoktur.Otelci onlara ileride bulunan ciplaklar kampini tavsiye
eder.
Baska
careleri olmayinca oraya giderler. Birazdan Temel kosa kosa gelir
ve
annesine sorar: Anne neden bazi kadinlarin gogusleri buyuk
bazilarin
kucuktur? Annesi cevap verir.Oglum buyuk gogusluler aptaldir
kucuk
gogusluler akilidir ondan. Temel gider ve birazdan kosarak gelir.
Anne
neden bazi erkeklerin organi buyuk bazilarin kucuktur ? Oglum
organi
buyuk
olanlar akilidir kucuk olanlar aptaldir. Temel biraz dusunur ve
annesine
cevap verir. Biraz once babami aptal bir kadinla oynarken gordum
ve
git gide akillaniyordu.
SÜTÜ
OLMAZMIŞ
Çekici bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora
kontrole götürür.Bebeğe bakan doktor :
-Bu çocuk iyi gıda almıyor, der ve kadına dönerek ;
-Lütfen soyununuz, diye rica eder.
Soyunan kadının, göğüslerini iyice kontrol ettikten sonra
doktor :
-Düşündüğüm gibiymiş hanımefendi der, sizin hiç
sütünüz yok.
Kadın :
-Tabi olmaz doktor bey, der.Ben çocuğun teyzesiyim..
VAAZ
Sahranın ıssız bir köşesinde,bir din adamı lejyonerlere
vaaz vermeye gelir.Vaaz'dan önce binbaşı askerleri uyarır:
-Rahibin ziyareti sırasında, özellikle küfür ve müstehcen
kelimeler istemiyorum! Dövüşmeyi bildiğiniz gibi, kendinizi
tutmayı da bildiğinizi ona gösterin...
Daha sonra rahip, birliğin önünde vaazına başlar :
-Herşeyden uzakta yaşıyorsunuz, ama geleneklerinizle
övünmeniz gerekir.Ben size kendisi de sizin gibi bir kahraman
olan Hz. İsa'nın selamlarını getirdim.Söyleyin bana,
kahramanlıktan daha saf, daha güzel ne vardır?
Tam o anda birkaç lejyoner ağızlarını açmaya
hazırlanırken binbaşı ayağa fırlar ve haykırır :
-Götüm, diyene onbeş gün hapis!...
VEFAKAR
AİLE
Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken nehirde
yıkanan genç ve çok güzel bir kadın gördüler.
Oğul sordu :
-Ne dersin baba, yiyelim mi onu?
Baba bir an düşündükten sonra :
-Hayır, bunu eve götürür, onun yerine anneni yeriz! dedi.
ÖYLEYSE
NEDEN YEDİNİZ?
Küçük bir çocuk, hamile bir kadının karnına dokunarak :
-Ne var sizin karnınızda teyze, der.
Kadın :
-Çocuğum var evladım, diye cevap verir.
-Sizin çocuğunuz mu?
-Evet.
-Onu seviyor musunuz?
-Evet.
-Çok mu seviyorsunuz?
-Evet evladım.
-Öyleyse onu neden yediniz?